FETHİ ABİMİZ

“Dilce susup bedence konuşulan bir çağda, biliyorum kolay anlaşılmayacak” diyor İsmet Özel. Korkma hemen öyle. Büyük büyük sözler söylemiyeceğim. Birkaç güzel söz söylediğinde “edebiyat yapma” diye terslenmiş ve bütün edebi birikimi kaç like veya layk alır üzerine kurulu, Mevlana’yı altın öğütleri olan kişisel gelişim uzmanı zanneden, iç güveyden hallice debyat bilgisiyle yaşayıp giden bir neslin evladı olarak böyle bir şey haddim de değil. Zaten yukarıdaki söz de tam olarak bunlara karşılık geliyor. Nasıl mı? Başlayalım o zaman.

Şimdi çok sevgili kardeşim; memleketin ne kadar eli kalem tutan ağır abisi varsa hepsini yattığı yerde ters çevirmiş insanlarız. Mevlana’yı kişisel gelişim uzmanı yapıp evrene pozitif enerji gönderenler, Yunus’u ciklet falına yazan, Fuzuli’nin Leyla ile Mecnun’unu hiç okumamış edebiyat profösörü falan falan falan. Liste uzar gider. İşte bunlar hep dilin susup bedenin konuştuğu bir çağın eseri.

Bir Tv programında on senenin üzerinde tiyatro müdürlüğü yapmış adama soruyorlar. Necip Fazıl oyunu oynadınız mı hiç. Aaaa!!! Necip Fazıl tiyatro da mı yazmış. On senenin üzerinde tiyatro müdürlüğü yapmış bu adam.

“Sen ne beni oyala ne omuz ovala işime bakarım” veya  “Aşk bu kızılötesi, yaralı müzesi” diye şarkı yapıp sonra ben son dönemin en iyi şairiyim diyen adam var birde. Orantısız edebiyat.
Son örnek ise öldürücü nokta. Odasında Cemil Meriç kitabı gördüğüm arkadaşa vay diyorum Cemil Meriç okuyorsun demek. Yok diyor. Like getirsin diye aldım. Metroda ben okurmuş gibi yaptım arkadaş fotoğraf çekti, paylaştım. İnternette baya iyi like getirdi.

Şeker kardeşim sana bedence konuşulan çağ derken ne demek istediğimi anlatabildim herhalde. Dilce, gönülden, aşkla konuşulmayan bir çağ. Herşeyin görünürde olduğu ötesi arkası olmayan maddi bir dünya. Şimdi sana bedence konuşulan çağın içinde dilce konuşan, dilden kulağa değil dilden gönüle hitap eden güzel bir adamı anlatmak istiyorum. Sanatın, edebiyatın iyisinden anlayan kendini anlatmaya adamış bir adam. Sana doğum tarihi, doğum yeri ana adı gibi bilgiler vermeyeceğim.  Direk onun kalbi cümlelerini anlatacağım. Senin elinden tutacak bu adam.

İnsan savunmasız bırakıldı çağımızda” diyor bu abimiz. Nuri Pakdil Bağlanma kitabında bu cümleye şöyle şerh düşmüş. “Issızlığı yoğunlaştırıldı insanın” diyor. Bu abimize göre bu çağın merhemi, ıssızlığın ilacı ise aşk ve dostluk.
Yanına tanışmayana gelen öğrencilere ilk soru “Hiç aşık oldun mu evladım?”. Kem küm edene basıyor azarı. Aşksız adam mı olur. 

İnsanı insan yapanın aşk olduğuna inanıyor O. “Ben aşksız insanlar görüyorum: Huzur içinde uyuyorlar, gidiyorlar, gülüyorlar, vitrinlere bakıyorlar; hala büyük büyük pazarlıklar peşindeler.  İşte bedenen yaşanılan, şekil ve kalıplara teslim olunmuş çağın merhemi konuşuyor. “İnsan gönülden ibarettir.”Elem neşrah leke sadrek.” diyor. “Biz senin Sadr’nı yarmadık mı genişletmedik mi?” diyor. Sizin sadrınız ne zaman yarılacak, ne zaman genişleyecek.

Dünya dostluk üzerine halk edilmiştir.” O’na göre her şeyle dost olacaksın. İşimle, ülkenle, şehrinle, mesleğinle, tarihle, zamanla, her şeyle ama her şeyle. Tabiki en önemliside kendin ile dost olacaksın. “Kendisi ile dost olmayanlar gayrıya dost olamazlar. Kendileri ile barışa varamayanlar, gayrı ile barışa varamazlar.”

Bu abimizle ilgili bir iki kitap önereceğim ama kapitalist sistemde saatlerce çalışıp yorulan adamsın bir de üstüne kitap mı okuyacaksın. Mesainin yüzde yetmişinde ileti yazıp, fotoğraf inceleyen kalan zamanın üçte ikisinde de okey oynayan insanlar olarak hepimiz çok yoğunuz. Mesai saateri dışında da cafelerde “yüzyılın geyiği - ne olacak bu memleketin hali” sohbetleri gibi önemli meselelerimiz var. Hem biz “edebiyat yapma” ile büyüyen nesildik. Üstüne birde kitap okumanın like veya layk açısından da bir etkisi de yok. En fazla kitap ve kahveyle fotoğraf çekip  internete koyarsak  güzel like getirebilir. O nedenle sana bu abimizi anlatan iz yayınlarından çıkan yaklaşık 700 sayfalık kitabıda tavsiye etmeyeceğim. Yada Nuri Pakdil’in Bağlanma kitabını oku bu abimizi anlatıyorda demeyeceğim. Ama bu abimizi tanı. Yukarıda havuz problemi kıvamında tanımladığımız mesai saatlerinde bi ufak boşluk bulursan yada okey de karşındaki taş atarken çok beklerse o ara sıkılmayasın, bilmem kaç beygirli arama motorlarımıza yaz bu ismi. Aklının bir kenarında dursun.

Fethi GEMUHLUOĞLU.

Nuri Bey’in ifadesiyle “İnsanın elinden tutuyor, adeta çağa çıkartarak yürüyüşe hazırlıyordu. İnsan arttığını, çoğaldığını duyumsuyordu O’nun yanında”. Bu çağda, dilce susulup bedence konuşulan bu çağda senin elini tutacak ve seni yürümeye alıştıracak güzel bir adam. Çoğalmaya birleşmeye ihtiyacımız olan bu çağda bu ismi unutmayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder