Bir Bavul Etmeyen Hayatlar

Yakın zamanda bir haber çarptı gözüme. Bavulu geç teslim edildiği için havayolu şirketine karşı dava açan davacı için Yargıtay Hukuk Kurulu 20.000,00 TL (Yirmi Bin TL) manevi tazminat ödenmesine ve karar için temyiz yolunun kapalı olduğuna karar verdi(https://www.ntv.com.tr/turkiye/yargitaydan-emsal-karar-kayip-bagaja-tazminat,XGThe6wLeU-xu7LiIIxuCw). 

Buraya kadar her şey güzel. Bavulu geç teslim edildiği için en üst Mahkeme olan Yargıtay Hukuk Kurulu adaleti teslim etmiş ve mağdur kişiye manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Fakat bavul için adalet sağlama da pek mahir Türk Adaleti kendi hatalarında, kendi hatalarıyla mahvolan hayatlarda niçin aynı adaleti tesis etmiyor. Nasıl mı? Başlayalım anlatmaya.

Pingpong Masası ve Monna Rosa

"Açma pencerelerini perdeleri çek:
Monna Rosa, seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek;
Anla Monna Rosa, ben öteliyim...
Açma pencereni perdeleri çek."

Sizlere edebiyatımızın en mahrem akrostişinden bahsetmek istiyorum. Pingpong masası etrafında genç Sezai'nin küt küt atan kalbinin hikayesi. Yakın tarihimizin üzerine kitaplar yazılacak, filmler yapılacak kalp kırıklığı hikayesi... Yazıldıktan sonra on yıllarca akrostiş olduğu anlaşılmayan, yazıldığı kişi tarafından dahi bilinmeyen bir sır. Yaklaşık 50 sene hiç bir kitabında yayınlamadığı ve ülke genelinde efsaneleşen şiir... Monna Rosa.