"O ramazanın birinci günü orucu içine ekmiştir. Üçüncü gün oruç yeryüzüne çıkar, onuncu gün kök ve göğdelidir. On beşinci gün dallar sürer, yirminci gün yapraklar açar, yirmi beşinci gün çiçek, çiçek, çiçek... Son gün dalları bastı kiraz. Ulu ve yüce bir ağaçtır artık insanda. Kök en derinde; yemiş, nur olarak yüzdedir.
Oruç insanın katıldığı, her yıl bir ay katıldığı bir ruh şölenidir. Üstün insanların davetlisi olduğu bir tabiatüstü ziyafet, bir gök sofrasıdır. Yani Samanyolunda Ziyafet(Sayfa 10-11)."
Bu şekilde tanımlıyor kitabın ismini Sezai Karakoç.
Ramazan ayında oruç üzerine okunacak en iyi eserlerden biri hatta en iyisidir Samanyolunda Ziyafet. Yazarın çeşitli tarihlerde oruç üstüne yayınlanmış yazılarının toplanması ile oluşmuştur. Tüm yazılarda Sezai Karakoç'un imzasını rahatlıkla görüyoruz. Oruç ve Ramazan'ı kendine has naif, içten ve samimi tarzıyla işliyor. Gönlümüze bu rahmet ayında damla damla aşk zerkediyor.
Kitap içerisinde Karakoç'un diriliş fikrinin Ramazanla birleştiğini görüyoruz. Her sene evimize misafir olan Ramazan'ın bizlerin unuttuğu İslam dinine dair güzellikleri yeniden hatırlatıp dirilişe vesile olacağını söylüyor. "Kur'an, namaz ve oruçta dirilen bir İslam insanı olmak: işte çağımız Müslümanın tek varoluş şartı(Sayfa56)." Ramazan gelince maddi hayatın unutturduğu namaz ve Kur'an ibadetleri de onunla birlikte hayatımıza yeniden giriyor. Oruç bizlere yanında Kur'an ve namaz ile geliyor. Evler de hatimler okunuyor, kaza namazları kılınıyor. Camiler hiç olmadığı kadar doluyor. Oruç eli boş gelmiyor. Bizlere Kur'an ve namaz gibi iki büyük hediyeyle geliyor. Bunların yanında güzel ahlak, sağlık, şükür gibi hediyeleri de var.
Peki bize bu şekilde eli dolu gelen misafire giderken bizler bir şey vermeyelim mi? "Oruç geldi, ondan bize ölümsüz bir şeyler katılacak demektir. Giderken, bizden de ona ölümsüzleşecek bir kaç şey katılmalı(Sayfa 50)." Bizler de ramazanı dolu dolu yaşayarak üstümüze bulaşan kirden pastan arınmanın, manevi olarak dirilişimizin ayı yapalım. Oruç'un getirdiği hediyeleri kabul edelim ve uygulayalım. Kalbimize bereket olsun Ramazan. Üstad'ın söyleşiyle "Ruhumuza ruhülküddüs gibi gelen nurlu Ramazan(Sayfa 47)".
Oruçsuzluk ne büyük boşluk olurdu diyor kitabında. Evet düşününce, bizi eşyadan yani dünyadan koparan oruç olmasaydı; paranın, vahşi kapitalizmin, eşyanın, sosyal medyanın daha nice objenin ağına yakalanmış bizleri kurtaracak şey ne olabilirdi. Aslında Ramazan bize tüm koşturmacanın içinde unuttuğumuz şeyi hatırlatıyor. İnsan olduğumuzu hatırlatıyor. Ayağımızı yere bastığımız, yeniden insan olduğumuzu hatırladığımız rahmet ayı Ramazan... Oruç geliyor ve her geldiğinden o büyük boşluğu doldurup insan olduğumuzu hatırlatıyor bize.
Kitap her Ramazan tekrar tekrar okunmalıdır. Her okuyuşta ayrı bir lezzet ayrı bir tat. Oruç ibadetinin belirli bir saat aç kalmaktan öte bir ruh ziyafeti olduğunu idrak edeceksiniz. Hem de oruçlu olmayan insanın anlayamayacağı lezzetlere ev sahibi olan bir ziyafet. İnsanın kendini bilmesini, tanımasını sağlayan bir ziyafet. Samanyolunda ziyafet...
"Bozulandan, kokandan, çürüyenden uzaklaşacağız saatler içerisinde, günler içinde. Bozulmaz, çürümez ve kokmazdan esintiler gelecek bize. Kendi kendinden uzaklaşan insanın kendine dönüşüdür oruç ayı. Saniyelerimize, dakikalalarımıza, ebedilik ve ezelilikten yakut damlalar düşüren oruç ayı. Oruç ayı geldi. Cehennem uzaklaştı, cennet yaklaştı. Ne güzel!(Sayfa 108-109)"
Yazıyı yazarken Sezai Karakoç - Samanyolunda Ziyafet kitabının Diriliş Yayınlarından çıkan 7. Baskı (2014) kitabı esas alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder