Bir Bavul Etmeyen Hayatlar

Yakın zamanda bir haber çarptı gözüme. Bavulu geç teslim edildiği için havayolu şirketine karşı dava açan davacı için Yargıtay Hukuk Kurulu 20.000,00 TL (Yirmi Bin TL) manevi tazminat ödenmesine ve karar için temyiz yolunun kapalı olduğuna karar verdi(https://www.ntv.com.tr/turkiye/yargitaydan-emsal-karar-kayip-bagaja-tazminat,XGThe6wLeU-xu7LiIIxuCw). 

Buraya kadar her şey güzel. Bavulu geç teslim edildiği için en üst Mahkeme olan Yargıtay Hukuk Kurulu adaleti teslim etmiş ve mağdur kişiye manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Fakat bavul için adalet sağlama da pek mahir Türk Adaleti kendi hatalarında, kendi hatalarıyla mahvolan hayatlarda niçin aynı adaleti tesis etmiyor. Nasıl mı? Başlayalım anlatmaya.

Sene ikibinli yılların sonuna doğru... Yargı, emniyet, eğitim ve daha bir çok kurum belli bir kesimin eline geçmeye başlamış. Fetullah denilen adamın Türkçe Olimpiyatı düzenleyerek çoluk çocuğa şarkı-türkü söyletip halk kahramanı olduğu dönem. Fetullah'ın aleyhine en ufak iş sabah beşte evini polisin basıp yaka paça dipsiz bir kuyuya atılmana sebep. Sadece aleyhine iş değil onun istediği işi yapmaman da dipsiz kuyuya atılma sebebi. Milliyetçi, Atatürkçü, Vatansever, Milli Görüşçü... Liste daha uzayıp gider. Fetullahtan farklı düşünen herkes tadıyordu dipsiz kuyunun tadını. Bu fetullah ve onun çetesine karşı duran, devletin menfaatini savunan herkes derdest edilip Balyoz, Ergenekon ve benzeri bir çok sonu olmayan, kurmaca, sahte delille oluşturulmuş kumpasın içine atılmıştı. Bugün en çok ben mücadele ediyorum FETÖ'yle diyen, her gün televizyonlara çıkıp bu fetullahçıların ne kötü adam olduklarını anlatan siyasiler, gazeteciler, yazarlar, aydınlar hepsi ayakta alkışlıyordu bu kumpasları. Hatta bugün FETÖ'yle en ön safta mücadele ettiği iddia eden bir tanesi bu zulüm şehvetine o kadar kapılmıştı ki "ülke bağırsaklarını temizliyor" demişti. Fetullahçıların zulmüne maruz kalan zavallı gariban kimselere "b.k" diyordu kısaca. Ülke bu pisliklerden kurtuluyor, memleket bağırsaklarını temizliyordu.

Bu süreçler hepinizin bildiği malum şeyler. 

İşte bu dönem bu fetullahçıların çarkına uymayan gariban bir devlet memurunun evini de şafak vakti basıyorlar. Adamcağız alıp götürüyorlar. Gidiş o gidiş. Hakkında tek bir delil yok, belge yok. Fakat atıyorlar dipsiz kuyuya. Yaklaşık iki yıl tutuklu kalıyor. Hayatında eline silah almamış adamı, silahlı terör örgütü üyeliğinden yargılıyorlar. PKK'lı teröristler ile aynı koğuşa atıyorlar. Ortada hiç bir suç yok, delil yok her duruşma tahliye talep ediliyor fakat edilmiyor. Çünkü fetullahçı çete için onun cezaevinde kalması lazım. Hukuk eliyle zulmediyorlar. Tam iki yıl her türlü psikolojik baskı uygulanıyor.

Bu dönemle ilgili bir hususu üstüne basarak hatırlatmak istiyorum. Bugünün cevval fetöyle mücadele eden herkes vatan haini damgası yapıştırıyor bu adama. Çünkü o dönem güç fetullahçı çetedeydi ve onlara itaat etmek gerekiyordu. 

Yaklaşık iki yıl sonra tahliye ediliyor fakat zulüm bitmiyor. Mahkeme sekiz sene hapis cezası veriyor. Yeniden hapse girmesi gerekecek. Tam bu dönem 15 Temmuz darbe girişimi ve ardından yargıda fetullahçı temizlenmesi başlıyor. Fetullahçıların yaptığı tüm zulümler, içeriği bomboş davalar birer birer beraat ile sonuçlandırılıyor. İnsanların hayatlarından on yıllar çalan dipsiz kuyular kapatılıyor. Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine olmuyor tabiki. 

Kuyular kapatılıyor fakat bıraktığı yaralar derin. Yaklaşık on yıl çalınmış hayat var ortada. On yıl boyunca hem kendisi hem ailesi silahlı terör örgütü üyesi olarak yaftalandı. Kendisi devlet memuruydu ve her 3-4 senede bir terfi alan başarılı, sicili tertemiz bir memurdu. Fakat bu kumpas bırakın terfi almayı çalıştığı işyerinden bile dışlanmasına sebep oldu. Mobbinge, baskıya, dışlanmaya maruz kaldı. Fetullahın yani muktedirin karşısında durmuş, onun istediklerini yapmamıştı. Fakat bir gün geri adım atmadı; devleti, hükumeti, basını arkasına almış fetullahçı çeteye bir gün teslim olmadı.

Çok yıprandı, çok yoruldu.

Bu on çok kötü yılın karşılığı olmayacak olsa da hukuki hakkını kullanmaya karar verdi. Manevi tazminat davası açtı.

İlk duruşmaya gitti ve ilk şok. Herkesin fetullahçıları alkışladığı dönem dimdik durduğu için devletten teşekkür beklerken; Hazine'yi yani Devleti temsilen duruşmaya gelen kadın avukat pişkin pişkin çıkıp "kişi kendi hatasından cezaevine girmiştir, tazminata gerek yoktur." dedi. Bırakın teşekkür etmeyi devletin avukatı beraat ettiği suçtan ötürü suçluyordu. Nereden tutsan tutarsızlık. Daha kötüsü bu adamcağızı tutuklayan emniyet personeli, davaya bakan tüm savcı ve hakimler FETÖ üyeliğinden yargılanan isimler. Eğer bu adam kendi hatasından girdiyse devletin avukatı fetullahçı çete masum, suçu yok demek istiyor. 15 temmuz gecesi 241 vatandaşı şehit eden alçakları aklıyor. Yanlış duymadınız devletin avukatı Mahkeme salonunda Hakim huzurunda teröristleri akladı.

İkinci duruşma, üçüncü duruşma... İş uzadıkça uzuyor... Bilirkişi raporu gelmedi, evrak eksik... Basit bir manevi tazminat davası için 2 sene süründürüyorlar adamcağızı. Necip Fazıl'ın şiiri geliyor akıllara; "öz yurdunda garipsin öz vatanında parya". Dönemler, kişiler değişiyor fakat öz yurdunda garipliği değişmiyor adamcağızın. Sonunda yaklaşık iki yıl sonra dava tamamlanıyor ve 10 yılın karşılığı 15 bin TL manevi tazminata hükmediyor hakim. Evet yanlış duymadınız 15 bin TL.

Kaybolan bavul için 20 bin TL tazminat veren hakimlerimiz kaybolan 10 yıl için sadece 15 bin tazminata hükmediyor. 10 yıl silahlı terör örgütü damgası ile yaşaman, hayatının zindan olması, ailenin perişan olması falan bir bavul etmiyor azizim.

Kısacası insan hayatı bir bavul etmiyor bizim memlekette...

Yüce Türk Adaletinin kararından sonra; Şu dağlarda kal olsaydım türküsünü, şu havaalanında bavul olsaydım diye değiştirsek mi acaba?


Topkapı Sarayının en yüksek yapısı Adalet kulesidir ve kulenin kapısında şu hadis yazılıdır;

"Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır."




1 yorum:

  1. "Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır."

    Çağ açıp kapayan büyük imparator Fatihin bileğinin kesilmesine karar veren adalete sahip olan bir milletin evladıyız. Şimdilerde adalet terazisi şaşmış durumda ama kaf dağının ardındaki adalet yine gelecektir bu ülkeye inşallah.

    YanıtlaSil