Bir Yaz Gecesi Darbesi


Bir Yaz Gecesi Rüyası oyununda “Gerçek olamayacak kadar tuhaf” diye bir replik geçiyordu. O geceki halimizin özeti budur. Gerçek olamayacak kadar tuhaftı.

On beş dakika önce koltukta uzanmış yatarken, şimdi ayağımla terlik, üzerimde şort, tankın üzerine tırmanmaya çalışıyordum. Tuhaftı, evet fevkalade tuhaftı. Fakat bir o kadar da keyifliydi. Keyifliydi çünkü yaptığımız işten gurur duyuyorduk. 

Tomanın suyuna ve biber gazına direnerek destanlar yazan demokrasi havarilerimizin hiçbirinden çıt çıkmadığı saatlerde, uçaklara; bakın buraya dikkat çekiyorum uçaklara karşı elinde sopayla gelen teyzenin, on altı yaşındaki oğluyla beraber kurşuna koşan abinin, tekerlekli sandalyesiyle gelen dedenin ve daha nicelerinin “tiyatrosu” yaşanmaktaydı.

Bilmem hangi tatil köyünde, her türlü kapitalist nimetin içinde fakat kendi sosyalist delikanlımız, biz makarna yemekten beyni hamurlaşmış insancıklar bu tiyatronun farkına varamamış olsakta iki dakikada olayı çözmüş ve bu tiyatroyu kavramıştır. Bu senenin modası köpük banyosunda “sırta cep telefonu numarası yazmak entellektüelliğindeki” çok über ve süper entel kesimden bahsediyorum. Tanklar sokaklarından geçerken alkışlayan ıslıklayan bir Bağdat Caddesi kesimi var ki biz kötüler insancıklara neler söyledik ne hakaretler… Halbuki ilk dakika da tiyatroyu çözmüş ve oyunun inandırıcılığını alkışlıyordu bu güzel abilerimiz, ablalarımız.  

Üstad tarafından “Kim var! diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, “ben varım!” diyecek bir gençlik” düsturuyla yetiştirilen kesim sağına soluna bakmadan -ki bu itaati fazla makarna yemesinden kaynaklıdır- ben varım diyerek göreve koşarken, bu kesime makarnacı diyen her mikrofon gördüğünde afilli cümleler kurup, her cümlesine demokraasi -buraya dikkat çekiyorum iki a ile söyleneninden biz makarnacıların kavrayamadığı ve anlayamadığı şeyde budur zaten-  kelimesini bocalayan güzel insanlar marketlerde makarna kuyruğunda beklemekteydi. 

Bu güzel insanlar kuyrukta olduklarından olsa gerek farkına varamamışlardır ben durumu özetliyeyim. Halk bundan sonra Sincan sokaklarında tank yürütüp, para babalarını ve medya patronlarını arkanıza alarak “Başbakan” terletme döneminiz, tankınla uçağınla da gelsen kapandı dedi. Elin oğlunun “Bizim çocuklar başardı” diye keyiflenme dönemi kapandı dedi. Hepsinden önemlisi kendi düşüncesi iktidar olamadığından ve olamayacağından devamlı bol demokraasi soslu –dikkatinizi çekerim demokraasi, iki a’lı- cümleler kurup, darbe olduğunda makarna kuyruğunda askerden mutlak ve kesin zafer bekleyen aydınlarımızı tomayla su sıkılmışa çevirdi. O darbe hülyalarına senin anlayacağın dilden “inş kib bye cnm yaaa” dedi.

Kısacası şeker kardeşim Halk darbe yaptı ve yönetime el koydu. 

 Ne diyordu Sezai Bey;                             
 “Geceye yenilmeyen her insana, ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır…”
Elhamdülillah…
Yenilmedik geceye.

2 yorum:

  1. harikasın dostum, kalemine yüreğine sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Elhamdülillah yenilmedik geceye ve "Başbakan" terletme dönemleri artık geride kaldı.

    YanıtlaSil