Drone fakültesi veya TDK'nın ona uygun bulduğu isim olan uçangöz fakültesi, uzay turisti rehberliği, sosyal medya danışmanlığı, yapay zeka üniversitesi, radyo-televizyon fakültelerinin devşirilmiş hali olan internet fakültelerinin youtube bölümü... Bu liste uzar gider. Bu saydıklarımın hiçbiri hayal değil.Yakın zamanda gerçekleşecek olaylar. Üniversiteler, bölümler, meslekler hepsi çok yakın zamanda çok büyük bir hızla değişecek. Burada ufak bir hatırlatma yapmak istiyorum.Bizim nesile gelecek tahayyülü veren "geleceğe dönüş" filmidir. Çocukluğumda büyük bir merakla izlediğim film her dönem geleceğe yönelik düşünce geliştirmeme ve bu yazıyı yazmama da temel olmuştur.
Dünya 21. yy. başlarında çok büyük değişimin içerisinde. Kanadalı McLuhan'ın ifade ettiği gibi Dünya artık küresel bir köy. Herkesin bir birini tanıdığı, herkesin bir biriyle iletişim kurabildiği, herkesin istediği bilgiye ulaşabildiği kocaman bir köy. Değişim ufak bir kar topudur. Fakat bu ufak kar topu zamanla büyüyerek çığ olur. Bu nedenle değişimin önünde durmak mümkün değildir.
İletişimin bu kadar artması, bilginin kolayca erişebilir olması değişimin hızını da tarihte görülmemiş bir seviyeye taşıyor. Bu değişimi ülkemiz özelinde düşünecek ve yorumlayacak olursak sonuç çok pozitif değil. Henüz bu yeni çağın ve fırsatların farkına varabilmiş değiliz. Hiç bir okulumuzda bu yeni duruma göre ayarlanmış müfredat yok. Kamu dairelerinde, özel iş yerlerinde hala çoğunlukla geleneksel anlayış hakim.
Fakat bu değişime ayak uydurmayan her türlü kurum ufak kartopu olarak başlayan fakat artık devasa bir çığa dönüşen değişimin altında kalacaktır. Örnek verelim mi? Yazılı ve görsel medyadan başlayalım. 2012 yılında ülkemizde satılan günlük gazete sayısı yaklaşık 6 milyon. 2017 yılında ise 4 milyon(TÜİK). Ülkemizde her geçen yıl nüfusun, okuma yazma oranının ve eğitim seviyesinin arttığı düşünülürse satış rakamlarının artması gerekirken çok ciddi düşüş var. Son iki yılda Radikal, Vatan, Habertürk gibi birçok gazete, dergi kapandı. Çünkü artık gazete alıp okumak yerine insanlar gazetelerini ceplerinde taşıyor. Cep telefonundan istediğin haberi istediğin mecradan takip edebiliyorsun. Peki televizyonda durum ne? Orada da aynı. Kasım ayı başında Amerika'da yapılan bir araştırma ile tarihte ilk defa internet reklamlarının televizyon reklamlarını geçtiği açıklandı. Bu ne demek oluyor. Artık en büyük yayın mecrası internet. İnsanlar televizyon kanallarından ona verdiklerini değil youtube, netflix gibi istediklerini istedikleri zaman izleyebilecekleri serbest platformlara yöneliyor. Çok yakında geleneksel televizyon ve yazılı basının tamamen biteceğini görmek için kahin olmaya gerek yok.
Şimdi burada şunu düşünmemiz gerekiyor. Bizlerin kısa, orta ve uzun vade planlarımız neler? Bu değişimin varsayabildiğimiz kadarıyla dışında kalmamak için almamız gereken önlemler neler? Ve tabi ki en önemlisi Ülkemizin buna yönelik bir eylem planı var mı? Maalesef çevremde gördüğüm kadarıyla bu değişimin farkında olmayan bir kitlemiz ve yine maalesef bu değişime yönelik hiç bir eylem planı olmayan bir ülkemiz var.
Peki bizler ne yapabiliriz?
Öncelikle çalışmak istediğimiz alanı seçip o alanın geleceğine yönelik araştırma yapmalıyız. Ardından bu araştırmaların sonucunda kendi düşüncelerimizle bir yol haritası çizmeliyiz. Örnek vererek ilerleyelim. Türkiye de kadın başına doğum oranı 1990 yılında 3, 2000 yılında 2,5, 2016 yılında 2. Bu istatistik bize şunu söylüyor. Türkiye nüfusu yaşlanıyor. Yaşlanmanın ötesinde kendisini yenileyemeyecek seviyenin altına doğru gidiyor. Yenilenme seviyesi nedir? Bir anne ve bir baba iki kişi olduklarından bu ikilinin eğer iki tane çocuğu varsa anne baba öldüğünde yani iki kişi öldüğünde geriye iki çocuk kaldığından nüfus yenilenmemiş sabit kalmış oluyor. Bu nedenle 2,1 oranını yenilenme oranı olarak alıyor. 2016 oranı tam bu seviyede. Bu durumda yapacağımız işlerin içeriğini seçerken bunu göz önüne almamız gerekiyor. Daha önce bu oranlarda yer alan ülkelerin geçirdiği süreçleri incelemek gerekiyor. Örneğin Japonya. Yaşlanan nüfusun en güzel örneği. Japonya da çocuk bezinden daha çok yaşlı bezi üretimi ve satışı yapılıyor. Çünkü yaşlı nüfus çok fazla. Yaşlı nüfus çoğaldığında ayrıca sağlık hizmetinin önemi artmakta. Dolaylı olarak Sosyal Gevenlik hizmetlerinin önemi artmakta. Kendisini iyi yetiştirmiş sağlık personeli, sosyal güvenlik personeli için çok önemli fırsatlar barındırıyor bu durum. Yine Japonya örneğinden gidecek olursak, Japonya da evcil hayvan sektörü çok gelişmiş durumda. Çünkü gelişmişlik seviyesi arttıkça evlilik oranı ve çocuk sayısı azalmakta. Bu durumda insanlar evcil hayvan almakta. Son yıllarda ülkemizde de evcil hayvan sayısının hızla artışı ile yukarıda verdiğim kadın başına doğum oranının azalması arasındaki ilişkiye dikkat ediniz. Evcil hayvan sayısındaki artış doğal olarak veterinerlik, evcil hayvan danışmanlığı, mama-yem sektörü gibi alanları etkileyecektir. Sadece doğum oranı ile bir çok sektör hakkında fikir yürütebiliyoruz. Bunu kendi alanımıza yönelik olarak birçok bilgiyi harmanlayarak geleceğe yönelik esaslı çıkarımlar yapabiliriz.
İstatistiki verilere bakmanın yanında çok önemli bir hususu da atlamamak gerekiyor. Teknoloji. Çalışacağımız alanın günümüz ve gelecek teknoloji ile uyumuna dikkat etmeliyiz. Bugün bir gazete çıkarmaya çalışırsak bu yukarıda anlattığımız sebeplerden dolayı ölü bir yatırımdır. Fakat bir internet haber sitesi kurarsak bu zamanın ruhuna uygun bir yatırım olacaktır. Fütüristlerin dile getirdiği ve çokta yabana atılmayacak bir fikir burada dikkatimizi çekiyor. "Çocuklarınıza ya kodlama öğretin ya da silah kullanmayı öğretin." Bu cümle bize geleceğin tamamen kodlamaya bağlı olduğunu anlatıyor. Bugün yavaş yavaş hayatımıza giren robotların, sürücüsüz otomobillerin, telefon uygulamalarının ve daha birçok teknolojik gelişimin altında kodlama yatıyor. Kodlamanın temeli ise matematik. 2016 yılı PISA matematik testinde 72 ülkeden 50. olduğumuzu ve 2018 Üniversite Giriş Sınavında 40 matematik sorusunda ortalama 3,9 soru yapılabildiğini hatırlatarak gitmemiz gereken yolun ne kadar uzun olduğunu hatırlatalım. İlkokul birinci sınıftan itibaren tamamen yepyeni zamanın ruhuna uygun matematik ve kodlama ders müfredatı oluşturulmalı.
Geleceğin en önemli sektörlerinden bir diğeri ise Gıda-Tarım-Hayvancılık. Bugün ülkemizde gereksiz yere şişirilmiş üniversite kontenjanları ile her yıl yüzbinlerce diploma sahibi işsiz üretiyoruz. 2013 yılı verilerine göre İşletme Fakülteleri o yıl yaklaşık yüz bin öğrenci mezun etti. Yanlış duymadınız. Yüzbin işletme fakültesi mezunu. Bunlar dört yıllık okul bitirenler. Bunun yanında iki yıllık işletme bitirenleri de eklediğimizde yüzbinlerce mezun. Ülkenin ihtiyacının çok çok ötesinde ve sadece devlet memuru olmaya programlanmış yüzbinlerce sosyal bilim mezunu veriyoruz. Bu çocukları yaşadıkları şehirlerden, köylerden alıp sosyal bilimci yapıyoruz. Küçük-büyük bütün şehirlerin bütün ilçelerine sosyal bilim meslek yüksek okulları açıyoruz. Halbuki bunların yerine tarım meslek yüksek okulları açsak ve o yörenin insanını eğitsek daha faydalı olmaz mı? Bütün araştırmalar önümüzdeki yılların en önemli iş alanının tarım olduğunu söylüyor. Bunu söylemek için çok ileri görüşlü olmaya da gerek yok. Dünya nüfusu 10 milyara doğru artarken bu kadar insanın gıda ihtiyacı olacak. Fakat bizim ülkemizde insanlar köyünü tarlasını bırakıp asgari ücretle hizmet sektöründe çalışmak için şehirlere göçüyor. İlçelere açılacak tarım meslek yüksek okulları ile çevrede bulunan tüm tarım işçilerinin buralarda eğitim alması ve bu eğitimin güncel koşullara göre birkaç yılda bir yenilenmesi sağlanarak tarım ve hayvancılık sektörü ile gençlere yüksek gelirli iş imkanı sağlanabilir. Bugün sadece Konya Ovası büyüklüğündeki Hollanda'nın tarım ihracının yüz milyar dolar üzerinde olduğunu, tarım ülkesi olan Ülkemizin toplam tarım ihracatının ise yaklaşık 20 milyar dolar olduğunu hatırlatmak isterim. Doğru eğitim ve modern tarım ile Hollanda'nın birkaç katı büyüklüğünde tarım ekonomisine sahip olmamız hiç zor değil. Gençlere yönelik gelecek ile ilgili en önemli tavsiyelerimden biri tarım-hayvancılık alanında iyi bir eğitim alarak çalışmalarıdır.
Geleceğin en önemli sektörlerinden bir diğeri ise Gıda-Tarım-Hayvancılık. Bugün ülkemizde gereksiz yere şişirilmiş üniversite kontenjanları ile her yıl yüzbinlerce diploma sahibi işsiz üretiyoruz. 2013 yılı verilerine göre İşletme Fakülteleri o yıl yaklaşık yüz bin öğrenci mezun etti. Yanlış duymadınız. Yüzbin işletme fakültesi mezunu. Bunlar dört yıllık okul bitirenler. Bunun yanında iki yıllık işletme bitirenleri de eklediğimizde yüzbinlerce mezun. Ülkenin ihtiyacının çok çok ötesinde ve sadece devlet memuru olmaya programlanmış yüzbinlerce sosyal bilim mezunu veriyoruz. Bu çocukları yaşadıkları şehirlerden, köylerden alıp sosyal bilimci yapıyoruz. Küçük-büyük bütün şehirlerin bütün ilçelerine sosyal bilim meslek yüksek okulları açıyoruz. Halbuki bunların yerine tarım meslek yüksek okulları açsak ve o yörenin insanını eğitsek daha faydalı olmaz mı? Bütün araştırmalar önümüzdeki yılların en önemli iş alanının tarım olduğunu söylüyor. Bunu söylemek için çok ileri görüşlü olmaya da gerek yok. Dünya nüfusu 10 milyara doğru artarken bu kadar insanın gıda ihtiyacı olacak. Fakat bizim ülkemizde insanlar köyünü tarlasını bırakıp asgari ücretle hizmet sektöründe çalışmak için şehirlere göçüyor. İlçelere açılacak tarım meslek yüksek okulları ile çevrede bulunan tüm tarım işçilerinin buralarda eğitim alması ve bu eğitimin güncel koşullara göre birkaç yılda bir yenilenmesi sağlanarak tarım ve hayvancılık sektörü ile gençlere yüksek gelirli iş imkanı sağlanabilir. Bugün sadece Konya Ovası büyüklüğündeki Hollanda'nın tarım ihracının yüz milyar dolar üzerinde olduğunu, tarım ülkesi olan Ülkemizin toplam tarım ihracatının ise yaklaşık 20 milyar dolar olduğunu hatırlatmak isterim. Doğru eğitim ve modern tarım ile Hollanda'nın birkaç katı büyüklüğünde tarım ekonomisine sahip olmamız hiç zor değil. Gençlere yönelik gelecek ile ilgili en önemli tavsiyelerimden biri tarım-hayvancılık alanında iyi bir eğitim alarak çalışmalarıdır.
Yakın gelecek hakkında yazdıklarımızı kısaca toparlayalım. Öncelikle diplomanın çok öncelikli olduğu bir dönem yaşamadığımızı bilelim. Yakın gelecekte bu dahada belirgin olacak. Diploma herhangi bir işe girebilmek için sadece ön koşul olacak. Çalışmak istediğimiz alanı seçerken ülkenin gerçekleri ve kişisel yetkinliğimiz göz önüne alınmalı. Sonra yakın zamanda bu alanın uğrayacağı değişim göz önüne alınmalı. Bu değişime nasıl ayak uydurabileceğimiz planlanmalı. Teknoloji, yazılım, kodlama gibi alanlara öncelik verilmeli. Bu alanlar için diplomanın hangi alandan olduğunun hiçbir önemi yok. Üniversite eğitiminizi alırken mutlak bir kodlama, programlama kursuna gidin. Bunun dışında modern tarım-hayvancılık, içerik üretimi gibi zamanın ihtiyaçlarına yönelik alanlara yönelelim. Hangi alanda çalışırsak çalışalım değişime ve gelişime açık olalım.
Peki şimdiye kadar hep kısa vadede inceleme yaptık. Orta ve uzun vade gelecek hakkında neler düşünebiliriz. Bu konu hakkında düşüncelerimi çok kısa zaman sonra "Gelecek: "Çok Yakınımızda"-2" ismiyle yayınlayacağım.
Şimdilik hoşça kalın.
Hocam yazının konusu okullarda ders olarak okutulacak bir konu. Yazınızda bu derslerde kaynak olarak kullanılabilir. Muhteşem bir yazı. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilkafa açıcı, yol gösterici bir yazı. devamını merakla bekliyorum.
YanıtlaSil