ÜLKEMİZDE SOSYOLOJİK ÇIKMAZ "KUŞAK SAVAŞLARI"

Uzunca süredir aklımı kurcalayan bir mesele var. "Kuşaklar arası mesafe..." Mesleğim gereği yıllardır gençlerle iç içeyim. Yıllardır kademeli olarak kalitenin düştüğünün, gençlerin her olaya ilgisinin azaldığını, araştırma dürtülerinin eksildiğini gözlemlemekteyim maalesef. Daha kötüsü çok büyük bir hızla ilerleyen zamanın içinde geleceğe yönelik hiç bir planlarının, en ufak bir düşüncelerinin olmadığını görmekteyim. Sadece gençler mi. Hayır. İstisnalar hariç hiç kimse geleceğin "çok yakında"  olduğunun farkında değil. Bu yakın geleceğin bizlere neler getireceği ise umurumuzda değil. Halbuki on yıl öncesi ile hayatlarımızı mukayese etsek sadece on yılda hayatın nasıl evrildiğini rahatça kavrayabiliriz. Bu durumda değişimin bizlere nasıl fırsatlar sunduğunu anlayabilir ve bu fırsatlardan faydalanabiliriz. Nasıl mı? En baştan anlatmaya başlayayım.

Cumartesi günü telefonuma mesaj geldi. "Yarın sabah kahvaltı da buluşalım." Askere gitmeden önce başladığım ve dönünce devam edeceğimi söylediğim fakat fırsat bulup bir türlü dönemediğim Arapça kursundan Hocam atmıştı mesajı. Kendisiyle arada bir buluşuruz ve ben kursa devam etmediğim için Hoca beni fırçalayıp gönderir. Yine mutat fırça seanslarımızdan birisidir diyerek pazar sabahı kahvaltıya gittim. İstanbul Fatih'te tarihi bir camide imamlık yapan Hocam Haliç'e nazır hazırlamıştı kahvaltıyı. Kendisi kırklı yaşlarda fazlaca entelektüel bir çok konuya hakim biridir. Ben Arapça öğrenmek istiyorum deyince bir şartla öğretirim demişti. Sen de bana İngilizce ve Bilgisayar öğreteceksin. Ben Arapça öğrendim Hoca da İngilizce ve Bilgisayar. Ne yapacaksın kırklı yaşlarında İngilizce ve Bilgisayarı diye sordum, gençlerle daha rahat iletişim kurmak için demişti. 

Kahvaltıya oturunca hiç lafı uzatmadan "blogger, youtuber, lol, fortnite, metin2, ..." bunlar nedir anlat bana dedi. Camiye gelen gençlerle iletişiminde problem olduğunu, onların neler yapıp yapmadığını kendi aralarında iletişimde kullandıkları ifadeleri anlatmamı istiyordu. İşte burada uzunca süredir kafamı kurcalayan mesele yeniden canlandı zihnimde. 

Özellikle gençlerle bire bir iletişim içinde olan öğretmenler ve hocaların kuşaklar arası mesafeyi anlamlandıramaması. Örneğin 45 yaşındaki lise öğretmeni ile 16 yaşındaki lise öğrencisinin birbirini anlayabilmesi veya 53 yaşındaki üniversite hocası ile 21 yaşındaki üniversite öğrencisinin birbirini anlaması asla mümkün değildir. Birbirini anlayamayan iki tarafın sağlıklı bir iletişim kurması ve buradan olumlu bir sonuç çıkarmak da mümkün değildir. Bu nedenle bizim eğitim sistemimiz yıllardır olumlu sonuç vermiyor. Bu nedenle her mahalle de bir veya bir kaç camii olmasına rağmen gençler camiilerden koşarak uzaklaşıyor. Gelin bu meseleyi daha derinden inceleyelim.

İlk insandan günümüze kadar insanoğlu devamlı bir gelişim içindedir. Ateşi, tekerleği ve basit araçları bularak başladığı bu süreç günümüzde gezegenler arası seyahat, yapay zeka gibi hususlarla hızla devam etmektedir. İlk dönem insanlar arasında değişimin yavaşlığı göz önüne alındığında kuşaklar arasında çok büyük problemler olduğu söylenemez. Örneğin bir dede ve torun aynı aletle aynı işlevi yerine getirebilir. Sanayi devrimine kadar geçen süreçte bu problemlerin önemli sayılamayacak ölçüde olduğu düşünülebilir. Fakat bu zamanın yavaş ve değişimin az olduğunu düşündüğümüz dönemlerde dahi kültür ve medeniyet beşiği Antik Yunan'da Platon'un gençlerin kendilerinden beklenen gibi davranmadığı ve kendilerinden farklı olduğu yönünde yakarışlarını görmekteyiz. Fakat burada önemli dönüm noktamız bence makineleşmenin başlaması. Avrupa da reform-rönesans sonrası gelişmeler ve sanayi devrimi her gün bir öncekinden daha hızlı değişimin yaşandığı makineleşme dönemini başlatmıştır.

Makineleşme dönemi ile kuşaklar arasında mesafeler açılmaya başladı. İlk insanlarda kuşaklar arası mesafe bir kaç yüz yıl olduğundan insan hayatını etkileyen bir sonuç yaratmadı. Yukarıda bahsettiğimiz gibi dede torun arasında anlaşmada problem yaşanmadı. Fakat makineleşme ile sorunlar başladı. Kuşaklar arası zaman mesafe kısaldı.Yüz yıl olan mesafe seksen yıla düştü. Yavaş yavaş elli yıla indi. Zaman hızlandı. Sadece buharlı tekstil makinası gören dede, buhar makinasının gemiye monte edilerek okyanus aşılacağını düşünen torun kuşaklar arasında mesafenin ilk kez gözlemlenebilir, somut nesneleriydi. Zaman ilerledikçe bu mesafe kısaldıkça kısaldı. Teknolojinin baş döndüren bir hızla gelişmesi bu mesafeyi daha da kısalttı. Dede torun arasındaki mesafeyi iki kuşak olarak ele alırsak zaman ilerledikçe bu mesafe baba-oğul şeklinde bir kuşak seviyesine indi. Cep telefonu bunun en güzel örneğidir. Cep telefonunu çok iyi kullanan genç nesil ve tuşlu telefon dışında kullanamaya bir üst nesil.

Fakat zaman ve değişim 1900'lü yılların sonu 21 yy. başında o kadar hızlandı ki nesiller arası mesafe artık yıllarla ölçülür oldu. Bugün otuzlu yaşlarda birisi, yirmili yaşlarda birisi ile anlaşma da problem yaşıyor. Değişim o kadar hızlandı ki hızına yetişmemiz mümkün olmuyor. Bu da nesiller arasındaki uçurumu artırıyor. Nesiller arasında açılan uçurum her defasında kaybolan yeni nesiller türetiyor. Bugün okullarda otuz yaş üzeri tüm öğretmenler öğrencileri ile sık sık problem yaşıyorlar. Burada on beş yaşlarındaki öğrenciyi değil öğretmeni sorumlu tutmamız gerekiyor. Çünkü her öğretmen ve ülkemiz genelinde düşündüğümüzde her imam zamanın ruhunu kavramakla mükelleftir. Yazının başında anlattığım Arapça Hocam gibi metin2'yi, youtuberın ne olduğu bilmek zorundadır. Fakat bu meslekler ülkemizde sadece maaş karşılığı yapılan vazifeler olarak algılandığından ve paramı alırım ötesine karışmam denildiğinden istisnalar dışında ne öğretmen ne imamlarda gençleri anlamaya yönelik en ufak çaba yok. Hepsi gençlerin kendi dönemine oranla ne kadar yetersiz, saygısız olduğunu anlatmaktan ve geçmişe takılı kalmaktan öteye geçemiyor.

Yeni dünyada artık insanlar 140 karakterle derdini anlatıyor. Mahallede değil bilgisayar başında online sporla eğleniyor. Sizlere kuşaklar arası kopukluğun somut bir örneğini vermek istiyorum. Bundan otuz yıl önce yani babalarımızn zamanı bu ülkede en meşhur sporlardan birisi at yarışıydı. Yarış için insanlar şehir şehir geziyorlardı. Peki bugün at yarışının durumu ne? Otuz-kırk yıl evvel takip eden kitleden kalan bir kaç kişi takip ediyor. Gündem olmuyor. Çünkü bir sonraki kuşağı kaçırdılar. At yarışı bizim kuşağımızın ilgi alanına girmedi. Bizim dönemimiz Metin-Ali-Feyyaz'lı Beşiktaş'ın, Fatih Terim'li Galatasaray'ın futbol heyecanı ile büyüdü ve stadyumları doldurdu. Peki sonra ne oldu? Bizim bir alt neslimiz futboldan koptu. Bugün ülkemizde oynanan futbol karşılaşmalarında tribünler bomboş. Kimse kendi tuttuğu takım dışında maç izlemiyor. Milli maç reyting sıralamasında ilk beşe giremiyor. Niye? Çünkü ikibinli yıllarda doğan nesil futboldan koptu. Onların yeni gözdesi e-spor. Sonuç olarak zamandan ve nesilden kopuk hiç bir kavram canlılığını sürdüremiyor.

Zamanın bu kadar hızlandığı, teknolojinin geliştiği günümüzde nesiller arasındaki kopukluğa yönelik bilimsel, akademik çalışmalar yapılmalı. Bu çalışmalar eğitici konumundaki özellikle lise ve üniversite hocalarına seminerlerle anlatılmalı. Zamana direnen değil zamanın tüm gereçlerine ayak uyduran eğitim kadrosu olmalı. Sadece eğitim değil ülkemizde genelinde önemli bir yere sahip olan imamlarında bu eğitimle donatılması gerekmekte. Bu insanlar gençlere hitap edebilmeli. Gençlerin dilinden anlamalı. Bitcoin'i, altcoin'i bilmeli. CS oynamalı. Değişime direnenler elenmeli ve dünyanın gidişatına uygun kadrolar ile gençler eğitilmeli.

Ay'a ilk inen, uzay teknolojisinde süper güç olan ülkenin 1900'lü yılların başında çocuklara "Ay" ile ilgili kitap okutan, oyuncaklar alan Amerika'nın olması tesadüfü değildir. Gençlerin eğitiminde görev alan herkesin (ailelerde dahil) zamanın ruhuna ve geleceğin varacağı noktaya göre düzenli olarak eğitim alması ve nesiller arası mesafenin kapanması eğitimimizin pespaye halinin düzeltilmesi için en önemli adımdır.

1 yorum:

  1. blog da yer alan yazıları beğenerek takip ediyorum. Her bir yazınızı önemli konuda farklı bakış açısı ve dolu içerikle yazıyorsunuz. Merakla yeni yazılarınızı bekliyorum.

    YanıtlaSil