Ülkeler şehirlerinin nüfus dağılımını ve bunun planlamasını nasıl yapmamalıdır? Bu sorunun teorik cevabını uzun uzun anlatabiliriz. Fakat buna hiç gerek yok. Uygulamada ülkemizin nüfus veya nüfus yoğunluk haritasına bakmamız yeterlidir.
2020 yılında TÜİK verilerine göre ülke nüfusu 83 milyon ve bu nüfusun 15.5 milyonu İstanbul, 5.6 milyonu Ankara, 4.3 milyonu İzmir'de yaşamakta. Sadece bu 3 ilimizin toplam nüfusu yaklaşık 25 milyon yapmakta ve ülke nüfusunun %30'una karşılık gelmektedir. Ülke nüfusunun yaklaşık üçte biri sadece 3 şehirde yaşamakta. Çemberi daha daraltacak olursak ülke nüfusunun yaklaşık %20'si tek bir şehirde, İstanbul'da yaşamaktadır.
Verileri çoğaltmaya devam edelim.
Örneğin sadece Marmara Denizi etrafında yer alan 3 şehir; İstanbul, Bursa, Kocaeli ülke nüfusunun %25'lik kesimine denk gelmekte. Sakarya'nın doğusundan aşağıya düz çizgi çeksek ülke nüfusunun yaklaşık yarısı ülkenin batısında kalmakta. Başka bir örnek olarak Düzce'den itibaren Artvin'e kadar Karadeniz kıyısında yer alan tüm illerin (11 il) nüfus toplamı İzmir'in nüfusunu biraz geçmekte. Bu illerin arasında Zonguldak, Samsun, Trabzon gibi illerin olduğunu unutmayalım.
Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz.
Peki bu nüfus dağılımı bize ne söylemekte? Niçin bu örnekleri verdik?
Günün her saati niçin İstanbul trafiği ile baş başa kalıyoruz, İzmir'in niçin su sorunu oluyor, meyve-sebze niçin pahalı, işsizlik neden çok yüksek, ülke niçin kalkınamıyor gibi birçok sorunun cevabı aslında bu örneklerde gizli.
Bugün ekonomik olarak gelişmiş ülkelerin nüfus yoğunluk haritalarını incelersek sorularımızın cevabını buluruz. Örneğin Almanya. En kalabalık şehri 3.5 milyon ve ülkenin her yanına yaklaşık benzer şekilde dağılmış nüfusa sahip. İngiltere, Fransa örneklerini incelersek aşağı yukarı aynı örnekleri görüyoruz.
Ülkemizde 1950'li yıllarda başlayan köyden kente göç, izleyen yıllarda hızlanarak devam etmiştir. Ülke yönetimi bu göçlere yönelik bir plan hazırlamadığı için yıllar boyunca nüfus olarak şişmiş kentler ve bomboş kalan köyler ortaya çıkmıştır. Bomboş kalan köyler neticesinde tarımsal üretim her geçen sene düşmüş ve üretim bugün bir avuç çiftçinin sırtına kalmıştır.
Kente özellikle İstanbul'a göçen kişiler için devlet hiç bir planlama yapmadığından çarpık kentleşme almış başını gitmiştir. Kente gidenler buldukları rastgele yerlere kaçak yapı yaparak yerleşmiş; şehirlerin tarihi dokusu, doğal zenginlikleri, yeşil alanları talan edilmiştir.
Halbuki 1950'li yıllardan itibaren Devlet göç furyasına tedbir alsa ve buna göre planlama yapsa bugün durum çok farklı olabilirdi. Çok basit bir örnek verelim. Şayet İstanbul'a göç doğru planlama ile belirli sınırda tutulsaydı bugün İstanbul nüfusu 2 milyon, 4 milyon veya 8 milyon gibi bir sayı olsaydı şehrin tarihi dokusu, yeşil alanı bu kadar zarar görmezdi. Trafik problemi bu kadar yoğun olmazdı. Turizm potansiyeli daha çok kullanılabilirdi. İstanbul'a göç etmesi Devlet tarafından engellenen kişiler kendi illerinde kalır veya ihtiyaç olan illerde istihdam edilir ve üretime dahil edilirdi. Tarımsal üretim illeri kurularak nüfus dengelenirdi. Özellikle doğu bölgemizde Van, Siirt, Erzurum, Sivas gibi illerde tarım ve hayvancılık üzerine planlama yapılıp buna uygun sanayileşme sağlanabilirdi. Böylece doğu-batı arasındaki derin nüfus dağılımı uçurumu oluşmamış olurdu.
1950'li yıllardan 2000'li yıllara kadar hükümetler göç işine sessiz kaldığı için bugün yaşadığımız problemler ortaya çıkmıştır. Bugün acilen bu soruna eğilmeli ve çözüm üretmeliyiz. Buradan geri dönüş mümkün değil fakat önümüzdeki 10, 20, 50 senelik süreçlerde durumun daha kötüye gitmemesi için tedbirler alınmalıdır. 15 milyonluk İstanbul şehri 30 sene sonra 30 milyon nüfus olursa bu kadar insanın su ihtiyacı nasıl giderilecektir? Trafik nasıl çözülecektir? Barınma ihtiyaçları nasıl karşılanacaktır? İzmir 30 sene sonra 10 milyon nüfusa sahip olursa bu insanların gıda ihtiyacı nasıl sağlanacaktır? Bu derin uçurumların olduğu şehirlerde güvenlik nasıl sağlanacaktır?
Acilen ülkenin kısa, orta ve uzun vadeli nüfus planlaması yapılmalı ve buna uygun çözümler üretilmelidir. Şehirler arası hızlı tren hatları arttırılmalı, ülkenin dört bir yanına açılan üniversiteler dönüştürülmeli ve bölgenin ekonomik ihtiyacına uygun hale getirilmeli, "kooperatif" kavramı yeniden hayatımıza sokulmalı, eğitim baştan aşağı yenilenmeli, şehirler sosyal yönden kalkındırılmalıdır.
Ülkemizin nüfus yoğunluğu ve dağılımı kısa, orta ve uzun vadede önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder