Gençlerle Başbaşa - Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil

Ali Fuad Başgil 1893 yılında doğar. I. Dünya Savaşında yaklaşık beş yıl cephede görev alır. Harbin ardından İstanbul'da terhis edilir. Terhisin ardından büyük bir kararsızlık içinde kalır. Kiminle konuşsa onu tahsil hayatından soğutuyor, çalışması daha doğrusu para kazanması gerektiğini söylüyordu. Kendisi ilmine güvendiği eski müderrislerden Şevketi Efendi'nin yanına uğrayıp kararsızlığını anlatır. Şevketi Efendi kendisine "Tereddüdü bırak ve tahsile devam et. Her yaşta iş hayatına atılabilirsin ama öğrenmenin muayyen çağı vardır. Sen bu çağdasın. İstesen de bu çağa geri dönemezsin." der. Bunun üzerine eğitime yoğunlaşır. 

Önce Grenoble Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olur ve Paris Hukuk Fakültesinde doktora yapar. Bunların yanı sıra Paris Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümü ve Paris Siyasi İlimler Mektebinden diploma alır. Ayrıca Lahey Devletler Hukuku Akademisini tamamlayıp mezun olur. Böylece 1929 yılında 36 yaşındayken üç fakülte bir yüksekokul diploması ve hukuk doktoru olarak ülkeye döner. Yurda döndükten sonra İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesinde çeşitli görevler alır ve dersler verir.

Ali Fuad Başgil'in Gençlerle Başbaşa kitabını anlatmadan önce kısa hayat hikayesini anlatmamın nedeni kitabın daha iyi anlaşılmasını sağlamak için. Yaklaşık 5 yıl cepheden cepheye savaşıp ardından kaldığı yerden tahsiline devam eden bir genç o. Bu genç yabancı ülkede hukuk doktoru olurken bunun yanı sıra felsefe ve siyasi bilimler alanlarında da tahsil tamamlamaktadır. Bu nedenle Ali Fuad Başgil'in gençlere verdiği öğütler dikkatle okunmalıdır. Mutlaka her Türk genci bu kitabı okumalıdır.


Başgil, gençlere yetişme ve muvaffak olma yolunda tehlike ve düşmanlarını tanımlarken üç başlığa önem veriyor. Bunlar tembellik, kötü arkadaş, kötü örnek. Bunları ve bu düşmanlara karşı alınacak tedbirleri kısaca şu şekilde anlatmaktadır:

Tembellik insanın karşısına çıkıp mertçe savaşan bir düşman değildir. Şekilden şekle girerek insanı alt etmeğe çalışan bir namerttir. Tehlikenin büyüklüğü buradan kaynaklanmaktadır. Yerine, adamına ve şartlarına göre kalıba girer. Herkesin mizacına göre şekil alır. Onun kandırıcı ve safsata ilmeklerinden örülmüş bir edebiyatı vardır. Örnek olarak: Adam sende... Çalışanlar ne olmuş sanki? Şu ölümlü dünyada, çalışmak yıpranmaktadır. Hele dursun bakalım, şimdi şöyle yaslan yarın sabah yaparsın. İnsan bir sefer gelir, hayattan kam almaya bak... Tembelliğin kitabında daha neler vardır. Ruhi gevşeklikten kaynaklanan bu tembelliği iradeni kullanarak yenebilirsin.

Arkadaşın kötüsü bir gencin başına gelebilecek kötülüklerin en kötüsüdür. Arkadaşın kötüsü çalışandan rahatsız olur. Doğal olarak tembellik ve arkadaşın kötüsü iç içedir. Arkadaşın kötüsü kişiyi tembelliğe sürükler.

Muvaffakiyetin bir diğer düşmanı kötü örneklerdir. Bunlar takıp takıştırmakla, kiminin ayağına çelme takmak, kiminin gözüne kül atmakla servete, mevki ve şöhrete kavuşmuş, ehliyet ve liyakatlerinin üstündeki yerlere oturmuş insan kılığındaki hayvan ve parazitlerdir. Bunlar sadece bu devir değil her dönem görülürler. Sakın bunları hayatın için rehber alma. Şarlatanlığın ve parazitliğin debdebeli hayatından gözlerin kamaşıp da sakın namuslu çalışmanın emin neticesinden şüpheye düşme ve manevi kuvvetini kırma. İstikbalini karanlık bir tesadüfün cilvesine terk etme. Entrikacı ve kombinezoncu zekanın kartondan köşküne imrenme. Ve bil ki hayatta insan olan insana yaraşan yol, doğruluk ve namusluluk yoludur.

Peki muvaffak olmak ne demektir. Doğruluğun ve namusluluğun gösterdiği yolda yürümek suretiyle hedefe varmak demektir. Yoksa herhangi bir şekilde, herhangi bir vasıta ile servete, şöhrete kavuşmak ve mevki sahibi olmak demek değildir.

Bu düşmanlar karşısında muvaffak olmak için iki silahın var. İradeli olmak ve çalışmak. Şu halde mesele iradeyi terbiye edip iyiliğin hizmetinde kullanmakta ve çalışmayı verimlendirmenin yolunu ve usulünü bilmektir. Bence senin her şeyden evvel muhtaç olduğun bilgi budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder