Mekan ve insan üzerine söylenen sözlerin, yapılan araştırmaların şekil bulduğu yerler vardır. Adım attığınız an yaşanmışlıkların mekanın her bir zerresine gark edildiğini anladığınız yerler. Mekanın; insanla, kelamla, hareketle ruh kazandığı ve insanın onu şekillendirdiği gibi insanı şekillendiren yerler. Adım attığınız an zaman mefhumunu kenara bırakıp, tarihin içerisinde gezindiğiniz yer...
Efes bereketli toprakları nedeniyle M.Ö. 6000 yıllarına dayanan bir yerleşik hayata sahip. Hem bereketli topraklara sahip hem limanı var. Bu nedenle uzunca bir süre yoğun yerleşimin olduğu bir bölge. Bu bereketli topraklar neticesinde en önemli tanrıları Artemis. Fakat bereketin sebebi Menderes'in taşıdığı alüvyonlu toprak zamanla yerleşkenin sonu oluyor. Liman şehri olması ve ticaretin getirdiği canlılık, zamanla Menderes'in taşıdığı toprakla limanın dolması ve Efes'in içerde kalmasıyla yerini durgunluğa bırakıyor. Ticaret zayıflıyor, gelir azalıyor ve git gide nüfus seyrekleşiyor. Bir müddet sonra şehir terkediliyor. Şehir hayatına son veren doğa ardından şehrin bizlere kalması için yavaş yavaş şehrin üzerini toprakla örtmeye başlıyor. Yaklaşık 1500 sene toprağın altında yatan şehir 19. yy'da başlayan kazı çalışmaları ile yeniden gün yüzüne çıkıyor ve bizlere doğanın tarihten bir armağanı oluyor. Yaklaşık 125 senedir süren kazılar neticesinde henüz şehrin yüzde yirmisi gün yüzüne çıkarılmış durumda. İşin kötüsü kazı çalışmalarının başladığı dönem fazlaca eser yurtdışına çıkarılmış. Bugün birçok meşhur müzede Efes kentinin parçalarına denk gelmemiz mümkün.
Efes antik kentine adım attığınız an tarih sizi içine çekiyor. Ekonomik canlılık kente siyasi ve dini canlılık getiriyor. Bu durum en başta söylediğimiz mekanın ruhunun oluşumunda temel faktör oluyor. Evet çok güzel şehir yapabilirsiniz fakat şehre ruh katılması bu çeşitli etkenlerle gerçekleşiyor. Efes bu etkenlerin hepsine fazlasıyla sahip.
Etrafı sütunlu yollardan yürürken iki bin sene evveline gidiyorsunuz. At arabaları geçiyor etrafınızdan. Üç girişli kapının ortasından arabalar iki kenarından insanlar geçiyor. Limanın ve bereketli toprakların getirdiği yüksek gelir şehri her anlamda kalkındırıyor. 25 bin kişilik devasa tiyatroları bunun göstergesi. Şehrin içindeki yürüdükçe karşılaşılan her yapının estetik zevki, işçiliği mükemmel. Kütüphanelerinin 20.000 eser barındırdığı söyleniyor. Taşlara dokundukça tarihin kokusunu çekiyorsunuz içinize. Meşhur bir markanın ambleminin hikayesini görüyorsunuz tarihin derinliklerinde. Zafer Tanrıçası Nike. Kuretler Caddesinde yürürken her bir adım yeni bir sürprize gebe. Tapınak, çeşme, hamam... Az ilerde 1500 kişilik küçük tiyatro var. Orası tiyatro değil aslında. Siyasi hareketin olduğu yer. Şehir meclisi. Hararetli tartışmalar yankılanıyor sıralarda. Caddelerde yürürken tarihin bilinen en eski reklam panosunu görüyorsunuz.
Efes antik kentine gidin ve kendinizi tarihin derinliklerine bırakın. Kapatın gözlerinizi ve araba seslerini duyun. Limana yanaşan gemilerin sesine kulak verin. Tiyatro da maskeleriyle 25 bin kişiyi eğlendiren sanatçılara göz atın. Oyunun sonundaki alkışı duyun. Kütüphaneye gidin ve oradaki yazma eserleri hissedin. Yamaç evlerde yaşanılan hayatı teneffüs edin. Halkın en önemli sosyalleşme mekanı "tuvalete" gidin. Aşk evinin önünden geçin. Meryem Kilisesi'ni mutlaka ziyaret edin.
Yazının başında yaşanmışlıkların mekanın her bir zerresine gark edildiği yerler vardır demiştim. Anlattıklarımın hepsi bu cümlenin izahıdır aslında. Mekanın ruhunu hissedeceğiniz, kokusunu içine çekeceğiniz ve tarihi yaşayacağınız bir yer Efes. Tarihte bir yolculuk yapmak istiyorsanız mutlaka Efes'e gidin ve birkaç saatinizi ayırın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder