Yazılan her mektubun altına iliştiriyordum o şiiri. Zindandan Mehmed'e Mektup... 18-19 yaşında bir sabah evimizden alıp götürmüşlerdi babamı. Neden götürüldüğünü günler sonra öğrendik. Götürdüler ve tutukladılar. Hiç bir suçu yokken yaptılar hem de. Tam iki yıl sonra "pardon" dedi bıraktılar. Tam iki yıl...
İki yıl boyunca derdimizi anlatacak kimsemiz veya sesimizi duyacak, yardım edecek birileri yoktu. Doksanlı yıllarda "Erbakancı" diye yaftalanan ve gerici olarak damgalanan bunun neticesinde olmadık sıkıntılar çeken babam bu sefer ikibinli yıllarda sözde "cemaat" denilen yapı tarafından önlerine engel olduğunu düşündüklerinden kesin çözüm denilerek cezaevine gönderildi.
18-19 yaşlarında bir başıma kalmıştım. Devir bu "cemaat" denilen adamların devri olduğundan herkes sırt döndü bize. Vebalı muamelesi gördük. Babamın arkadaşı geldi ve benim sende numaram varsa sil beni arama, sizin telefonlar dinleniyordur dedi. "Cemaat" denilen kahpe yapının Türkçe olimpiyatı düzenleyerek çoluk çocuğa şarkı-türkü söyletip kahraman olduğu dönemde bizler bu vatanın öz ve öz evlatları boynuna hain yaftası asılmış ve toplumdan izole edilmiştik.Necip Fazıl'ın dediği gibi öz yurdumuzda gariptik öz vatanımızda parya... (olayın detayı için bu yazıyı da okuyunuz - bir yaz gecesi darbesi 2)
Üstad Necip Fazıl'ın şiirinin ete kemiğe büründüğü ilk kısım buydu. Yapayalnız bırakılmıştık ve yalnız seccademizdeydi şefkat... Seccademize sığındık ve surelerden, dualardan surlar ördük etrafımıza...
"Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccademin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz madem;
Öp beni alnımda, sen öp seccadem..!"
Zaman akıp gidiyor ve her mektubun altında bu şiirden satırlar eklemeye devam ediyorduk. Fakat bir durum var ki "Zindandan Mehmed'e Mektup" tam olarak ete kemiğe büründü. Bizlere psikolojik baskı olsun diye babam terör cezaevine gönderildi. Bir koğuş dolusu ağır suçlu ve iki sene sonra pardon denilerek serbest bırakılacak babam. Bir süre sonra koğuşa bir katil geldi. Babasını öldüren bir katil. Kağıda dökülen mısralar can buldu.
"Zindan iki hece, Mehmed'im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!"
Üstad Necip Fazıl'ın yıllar önce yazdığı satırlar yeniden can buldu. çünkü bu topraklar mazlumların toprağı. Bu coğrafya da her dönem birileri mazlumdur. Her dönem birileri ezilir. Bu coğrafyada malesef masum babalar hep baba katiliyle aynı saftadır. Necip Fazıl'lar cezaevindedir ve acı bu coğrafyanın kaderidir...
Malesef..
YanıtlaSilBir şeye her zaman şükretmek lazım. Baban zulme uğramış, mazlum durumda. Ya zalimlerden tarafta olsaydı?????? (Allah Korusun) O zalimlerin yanında olup zulmeden olmaktansa bu haline şükretmek lazım, çünkü bu dünyanın sonu var ve hesap günü var...,
YanıtlaSil